Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Uluslararası Bal Şurası ve Fuarı açılışında konuştu Açıklaması
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Arıcılık 2003 yılından bu yana desteklenmeye başlamış ve 1,2 milyar lira destekle arılı kovan, bal üretimi ve arıcılık işletme sayısında büyük artışlar kaydedilmiştir. Gelinen noktayı yeterli görmüyoruz, katma değerli ürünlerle bu başarıyı katlamamız, bölgesel kalkınmaya ve ihracata arı ürünleriyle güç katmamız lazım.” dedi.
Cevdet Yılmaz, Bingöl Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Kongre Merkezi’nde düzenlenen Uluslararası Bal Şurası ve Fuarı açılış törenine katıldı.
Yüzüncü yılı kutlanan Cumhuriyet’in ikinci yüzyılını, “Türkiye Yüzyılı” olarak isimlendirdiklerini belirten Yılmaz, Cumhuriyet’in hiçbir zümrenin ayrıcalıklı olmadığı, her kesimin yönetime katılabildiği, fırsat eşitliği içinde kendini geliştirebildiği bir ortam oluşturduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Bunu ben kendi şahsımda görüyorum. Bingöl’de doğdum ben. Bingöl’de okudum. Bingöl Lisesi’ni bitirdim. Sonra bu Cumhuriyet’te Cumhurbaşkanı Yardımcılığına kadar geldim. Bu, Cumhuriyet’in bir erdemidir bana göre. Bu açıdan Cumhuriyet’e hep birlikte sahip çıkmamız, daha fazla kalkınmayla gelişmeyle daha yüksek standartlarla bir demokrasiyle teknolojiyle dış dünyada çok daha güçlü bir ülke olarak yükseltmemiz, yüceltmemiz gerekiyor. İnşallah bunu hep birlikte başaracağız.”
Yılmaz, üniversitelerin artık Türkiye’nin en ücra yerlerine kadar ulaştığını, bugün Türkiye’nin 81 ilinde üniversitenin bulunduğunu belirtti. Bu üniversiteler kurulduğunda, bazı çevrelerden “tabela üniversitesi” eleştirilerinin geldiğini aktaran Yılmaz, bu eleştiriye katılanları Bingöl Üniversitesi başta olmak üzere bölgedeki üniversiteleri görmeye davet etti.
Cevdet Yılmaz, “Gelsinler görsünler bakalım. Tabela üniversitesi mi gerçek üniversite mi? Bugün uluslararası organizasyonlar yapan, yine uluslararası geçerliliği olan birtakım sıralamalarda yıllar önce kurulmuş üniversitelerden daha öne çıkmış birçok üniversitemiz var. Bingöl Üniversitemiz onlardan bir tanesi.” diye konuştu.
Yılmaz, bu üniversitelerin çok önemli bir misyonu olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
“Birinci misyonu elbette ki insanlığın biriktirdiği bilgiyi yeni nesillere aktarmak. Buna eğitim misyonu diyoruz. En kaliteli şekilde yapılması lazım elbette. İkinci misyonu üniversitenin var olan birikmiş bilgiye yeni bilgiler ilave etmek. İnsanlığın bilgisine yeni bilgiler ilave etmek. Buna araştırma, akademik çalışma misyonu diyebiliriz. Bunu da en iyi şekilde yapmak durumunda üniversiteler. Üçüncü misyonu ise bilgiyi kullanma misyonu. Birikmiş bilgiyi aktarabilirsiniz, yeni bilgiler ilave edebilirsiniz. Ama bunları insanın refahı, toplum, çevrenizi dönüştürmek için kullanmıyorsanız bunun bir anlamı yok. Kusura bakmayın. Mutlaka bilgiyi kullanıp sorun çözmemiz insanın refahını, daha doğrusu tüm canlıların refahını artırmak için bunu insanlığın ve tüm tabiatın hizmetine sunmamız gerekiyor. Bu üçüncü fonksiyona da üniversitelerin kalkınma fonksiyonu diyorum.”
Bal şurası ve fuarının, üreticilerin bir araya gelerek bilgi ve tecrübe paylaşımı yapabileceği, sektörün gelişimi için önemli adımlar atılmasının sağlanacağı bir platform olacağına işaret eden Yılmaz, arıcılığın insan sağlığına, üretime ve ülke ekonomisine katkılarıyla kıymetli bir tarımsal faaliyet olduğunu, topraktan bağımsız oluşu ve diğer pek çok sektöre kıyasla daha az iş gücüne ihtiyaç duymasıyla kısa sürede emeği gelire dönüştürebildiğini ifade etti.
Yılmaz, Türkiye’nin coğrafi yapısı, zengin florası ve iklim özellikleriyle arıcılığa son derece elverişli bir konumda bulunduğunu belirterek, Evliya Çelebi’nin “Ovalarından bal akan topraklar” olarak nitelendirdiği bal ormanlarının, geçmişten bu yana arıcılığa beşiklik ettiğini kaydetti.
Dünyada bilinen ballı bitkiler florasının yüzde 75’ine sahip olan Türkiye’nin, aynı zamanda dünya çam balı üretiminde yüzde 90’lara varan oranla en büyük payı aldığını bildiren Yılmaz, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre Türkiye’nin, dünya bal üretiminde Çin’den sonra ikinci sırada yer aldığını söyledi.
“12 milyar lira katma değer”
Yılmaz, Türkiye’nin bal arısı çeşitliliğine ve zengin arı ırklarına sahip olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
“Yaklaşık 9 milyon adet arılı kovanın bulunduğu ülkemizde arıcılık sektörü, bal, polen, propolis ve bal mumu gibi arı ürünlerinden 12 milyar lira katma değer sağlamaktadır. Son 20 yıla baktığımızda toplam 93 bin ton bal ihracatı yapılmış ve 316 milyon dolarlık ihracat geliri elde edilmiştir. Cumhurbaşkanı’mızın öncülüğünde arıcılık 2003 yılından bu yana desteklenmeye başlamış ve 1,2 milyar lira destekle arılı kovan, bal üretimi ve arıcılık işletme sayısında büyük artışlar kaydedilmiştir. Gelinen noktayı yeterli görmüyoruz, katma değerli ürünlerle bu başarıyı katlamamız, bölgesel kalkınmaya ve ihracata arı ürünleriyle güç katmamız lazım.”
Bingöl Üniversitesindeki AR-GE merkezinde balı sadece bir gıda olarak değil, kozmetikten temizlik ürünlerine, sağlıktan yaşam şartlarını iyileştirmeye kadar farklı alanlarda, yeni ürünlerle katma değerli yükseltmeye dönük çalışmalar yapıldığını aktaran Yılmaz, bu çalışmaların sonucunda, üreticilerin gelirinin ve refahının arttığını hep birlikte görmeyi arzu ettiklerini anlattı.
Yılmaz, arıcılıkta sürdürülebilir üretim yöntemleriyle bilinçli girişimlerin desteklenmesine ve iklim dostu uygulamalara önem verdiklerini vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu:
“Bu amaçla bal, polen, arı sütü ve propolis gibi arı ürünleri üretimini artırmak ve kayıt altına almak, arı ıslah projeleri başta olmak üzere arıcılık projelerini hayata geçirmek, bal üretim alanlarını planlı şekilde çoğaltmak, kovan başı bal verimini yükseltmek, markalaşma ve arıcıların refah düzeyini artırmak için gayret gösteriyoruz.”
Yılmaz, Bingöl’ün gerek üniversitenin çabaları gerek Tarım ve Orman Bakanlığı ile DAP ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin destekleriyle bal üretiminde marka olma yolunda ilerlediğini belirtti.
Bingöl’ün el değmemiş yaylaları ve doğasıyla geveni, kekiği, beyaz yoncası ve üçgül gibi zengin florasıyla arıcılar için adeta bir cennet olduğunu dile getiren Yılmaz, “Karakteristik tat ve aromaya sahip Bingöl balının ünü dünyaya yayılmış, coğrafi işaret alarak pek çok ödüle de layık görülmüştür.” diye konuştu.
Yılmaz, Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşması Programı kapsamında arıcılık sektörünün gelişmesini teşvik ettiklerini anlatarak, Tarım ve Havza Bazlı Kalkınma alanında pilot üniversite misyonunu üstlenen Bingöl Üniversitesinin arı ve arı ürünleri alanında ihtisaslaşan tek üniversite olduğunu ifade etti.
“Ulusal ve uluslararası anlamda tanınırlığını daha da artırmayı hedefliyoruz”
“Bingöl balının kalitesi ve güvenilirliği, yerel ekonomiye katkısı, ulusal ve uluslararası anlamda tanınırlığını daha da artırmayı hedefliyoruz.” diyen Yılmaz, arıcılık işletmesi, polen, arı sütü ve bal mumu üretimi, sertifikalı ana arı yetiştiriciliği ve arı zehri üretimine yoğunlaşmak gerektiğini söyledi.
Yılmaz, bal şurasının, ülkenin bal üretimini artırmak, arı popülasyonlarını korumak, bal ve diğer arı ürünlerinin sürdürülebilir üretimini ve pazarlamasını destekleyecek kapsamlı stratejik yol haritası oluşturmak için bir fırsat olduğunu vurgulayarak, hedeflenen çıktılara ulaşılabilmesi için bu dayanışma ve istişare ortamının son derece kıymetli olduğuna dikkati çekti.
Şura’da bal ürünlerinde verimlilikten ihracata, markalaşmadan yerli türlerin korunmasına kadar geniş bir alanda ortaya konacak politika önerilerini yakından takip edeceklerini anlatan Yılmaz, şura ve fuar çıktılarının sürdürülebilir arıcılık faaliyetleri ve bölgesel kalkınma açısından yol gösterici olacağına inandığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Bingöl Uluslararası Bal Şurası ve Fuarı’nın organizasyonunda emeği geçen Bingöl Üniversitesi başta olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlara, sponsorlara ve paydaşlara teşekkür etti, organizasyon kapsamında ödül alacak bal yarışması katılımcılarını ve 5. Bingöl Kısa Film Festivali yarışmacılarını tebrik etti.
Kalkınma kavramı içinde ekonominin önemli bir yere sahip olduğunu ifade eden Yılmaz, ancak ekonominin yanı sıra sosyal gelişim, çevre, yönetişim gibi konular olmaksızın bir toplumun kalkınmasının tam anlamıyla mümkün olmadığını söyledi.
Yılmaz, sanat ve kültürün kalkınmanın ayrılmaz parçaları olduğuna işaret ederek, şu görüşleri paylaştı:
“Bu konularda da sadece metropollerde, sadece belli kesimler arasında sanat ve kültür faaliyetlerinin olması hiçbir şekilde kabul edilemez. Sanatta da kültürde de tüm coğrafyaya, bütün kesimlere özellikle de dezavantajlı kesimlere ve coğrafyalara sanatın taşınması, hem sanatın gelişimi açısından son derece anlamlı olacaktır hem de bu yörelerin kalkınması anlamında, daha geniş anlamda, daha müreffeh bir toplum olması anlamında son derece kıymetlidir. Bu anlamda Bingöl’e, Şırnak’a, Hakkari’ye, değişik illere giden sanatçıları yürekten tebrik ediyorum.”
Konuşmaların ardından Yılmaz, Bingöl 6. Bal Yarışması ve 5. Kısa Film Festivali’nde dereceye girenlere ödüllerini verdi.
Daha sonra Yılmaz ve beraberindekiler, kurdele kesimiyle fuarın açılışını gerçekleştirdi ve bal ürünleri ile yöresel lezzetlerin bulunduğu stantları gezdi.